“Bir gün her şey sustuğunda, hâlâ fısıldayabilenler kalırsa, işte o zaman değişim başlar.”
İlk çığlıklar atıldı. İlk sessizliğimiz duyuldu. İlk boykot yapıldı. O anı yaşadık. Şimdi asıl soru şu: Şimdi ne yapacağız?
Çünkü bir şey başlatmak kolaydır; ama onu sürdürmek… İşte asıl güç oradadır.
Direnişin Uzun Yolu
Bu ülkede protesto etmek, maraton koşmak gibidir. İlk 100 metrede nefesin tükenir. Herkes yanındadır başta. Ama sonra azalırsın. Yalnızlaşırsın. Yorulursun. Geri dönmek istersin. “Acaba bir şey değişiyor mu gerçekten?” diye sormaya başlarsın.
Ama aslında, en çok bu soruyu sorduğunda bir şeyler değişiyordur.
Çünkü hiçbir değişim yüksek sesle gelmez. Bazen sadece sabrınla, inatla, her gün aynı şeyi yapmanla gelir. Bugün alışveriş yapmazsın, yarın başka bir hakkını hatırlarsın. Bir zincir kırılırsa, diğerleri daha kolay kopar.
Direniş Kültürünün Yeni Taşları
Biz artık sadece karşı çıkmıyoruz. Aynı zamanda yeniden kuruyoruz. Farkında mısın?
- Alternatif medya üretmeye başladık.
- Yerel dayanışma ağları kuruyoruz.
- Sözümüzü mizahla, sanatla, edebiyatla çoğaltıyoruz.
- Ekonomik sistemin dışında yaşam yolları arıyoruz.
- Dijital baskıya karşı kolektif dijital hafızalar oluşturuyoruz.
Yani sadece protesto etmiyoruz artık; kendi dünyamızı örüyoruz.
Umut, Baş Etmek Değil, Başlatmaktır
Çoğu zaman umudu, bir tür “rahatlatma” aracı gibi kullanıyoruz. “İyimser kalmalıyım” diyerek kendimizi avutmaya çalışıyoruz.
Ama gerçek umut bu değil. Gerçek umut, yıkımın içinden yeniden doğmayı seçmektir. Elinde bir şey kalmamışken bile, bir şeyleri başlatma cesaretidir.
“Umudumuz, ‘bir gün her şey güzel olacak’ cümlesinde değil; ‘bugün her şey kötü olsa da ben buradayım’ diyebilmekte saklıdır.”
Bugün burada kalmak bir dirençtir. Gitmemek, susmamak, vazgeçmemek…
“Ne Yapabiliriz?” Diyenlere — Şimdi, Burada, Bu Hâlimizle
Bu soruyu artık bir yorgunlukla, bir yılgınlıkla soruyoruz:
“Ama biz sıradan insanlarız… ne yapabiliriz ki?”
Ve evet, haklısın. Yorulduk. Umut etmek bile ağırlaştı. Bir tweet bile atmadan önce iki kez düşünüyoruz. Ama tam da bu yüzden bu sorunun cevabı her zamankinden daha önemli. Çünkü elimizden çok şey alındı, ama hâlâ bir şeyler var.
İşte bugün, şimdi, yapabileceklerimiz:
Küçük çevrende konuş.
İlla yüksek sesle bağırmak zorunda değilsin. Ailene, arkadaşına, komşuna sessizce anlat. Bir kişinin fikrini değiştirmek, bin kişilik yürüyüş kadar değerli bugün.
Unutturma.
Olayları, isimleri, adaletsizlikleri unutturma. Gündem değişse de senin hafızan değişmesin. Dijital notlar al, yaz, çiz, kaydet. Hafıza direniştir.
Güvenliğini koruyarak paylaş.
Her şeyi herkesle paylaşmak zorunda değilsin. Ama bir bilgi doğruysa ve yayılması gerekiyorsa, onu güvenli bir şekilde birilerine ulaştır. Sessizce büyüyen şeyler daha kalıcı olur.
Üret. Tüketmeden üret.
Bir cümle yaz, bir şarkı mırıldan, bir karalama yap. Yeter ki senin sesin senin ellerinden çıksın. Çünkü sistem biz üretmeyelim, sadece tüketelim istiyor.
Korkuna rağmen kal.
Gitmek bir haktır, ama kalmak da bir direniş. Bu ülkede yaşamak, başlı başına bir politik varoluş artık. Kalıyorsan, bir nedenin vardır. O nedeni sık sık kendine hatırlat.
Birbirimizi büyütelim.
Yalnızlıkla zehirleniyoruz. O yüzden birbirimizi büyütelim: bir gönderiyi paylaşarak, bir söze “evet” diyerek, birine “seninle gurur duyuyorum” diyerek…
“Bugün sadece ne yaptığımız değil, nasıl hissettiğimiz bile bir duruş.”
Sıradanız, evet. Ama unutturma: Bütün büyük değişimler, kendini sıradan sananların inadından doğdu.
Bu Yola Devam
Bu yazıyı, ilk yazının bıraktığı o sessiz çığlıktan sonra yazıyorum. Çünkü biliyorum, sen de o çığlığı duydun. Belki sokağa çıkamadın. Belki sadece uzaktan izledin. Ama bu yazıya kadar geldin ya… O hâlâ oradasın demektir.
Şimdi yeni bir faza geçiyoruz: Sessiz kalmayacağız, ama sadece bağırmayacağız da. Yaratacağız. Kuracağız. Anlatacağız. Dayanışacağız.
Çünkü bu sadece bir direniş değil. Bu, bir yeniden doğuş.
“Küllerinden doğanların ilk işi konuşmak değil; göz göze gelmektir. Sen orada mısın? Ben buradayım.”
What do you think?
It is nice to know your opinion. Leave a comment.