Bazı kelimeler, birden fazla duyguyu aynı anda taşır. “Onsra” da onlardan biri. Filipinler’in Bontoc dilinden gelen bu sözcük, birini son kez severken duyulan hüzün anlamına gelir. Yani aşkın, bilerek son bulduğunu hissettiğin o anda kalbinden geçenlerin tek kelimeyle ifadesidir onsra. Hepimizin hayatında en az bir kez yaşadığı ama adını koyamadığı o kırılgan his… Belki bir veda, belki bir göz göze geliş… Bu yazıda onsra’nın anlamına, etkilerine ve kendi hayatlarımızdaki izlerine birlikte göz atacağız.
Onsra’nın Sessizliği
Onsra, bir çığlık atmaz. Gidişini bağırarak ilan etmez. O, içten içe çöken bir fark ediştir. Sevmenin sonuna gelindiğini bilmek ama hâlâ aynı şefkatle bakmaya devam etmektir. O kişinin elini tutarken, belki de bir daha tutamayacağını bilerek sıkmaktır. Onsra, duyguların bir ağırlık gibi omuzlara çöktüğü ama yine de yüreğin vazgeçmediği bir andır.
İnsanın kalbi çok şeyi kabullenir, ama “son”u kabullenmek en zorudur. Onsra, işte tam burada devreye girer. Birini hâlâ severken, ayrılığı kabul etmek zorunda kalmanın acı ama dingin tarafıdır. Onsra yaşanırken gözyaşları sessiz akar. Çünkü bilirsin: Bu bir veda, ama belki de en sevgi dolusu.
Onsra’ya Dair Kendi Anılarımız
Belki sen de yaşadın onsra’yı. Bir gün, bir konuşmanın sonunda, sessizce birbirinizin gözlerine bakıp hiçbir şey söylemeden ayrıldığınız bir an… O an, çok şey anlatır. Sözlerin boğazına düğümlendiği, kalbin hâlâ “gitme” dediği ama mantığın artık “yetti” dediği bir çizgide yaşanır onsra.
Bu duygu, herkesin yüreğinde farklı bir şekilde yankılanır. Kimisi bir eski sevgiliyi hatırlar, kimisi kaybettiği bir aile üyesini… Onsra sadece romantik ilişkilerle sınırlı değildir. Bazen hayatın içindeki bir dönemi, bir arkadaşlığı, bir hayali uğurlarken de yaşanır. Onsra, kalbin bir parçasını geçmişe teslim etmektir.
Aşkın Sessiz Kapanışı
Onsra, aşkın son perdesidir. Ne gösterişli bir final sahnesi vardır, ne alkış bekler. O, sadece iki insan arasında yaşanan derin bir anlayış, zarif bir kabulleniştir. Onsra’da bağırışlar, kırgınlıklar yoktur; onun dili sessizliktir, vedası naziktir. Sevmenin, birini tam da en derininden sevmenin ve yine de gitmesine izin vermenin ağır ama asil halidir.
Edebiyat da onsra’yı tanır aslında. Anna Karenina’da Anna’nın gözlerinden akan, kelimelere dökülmeyen vedalarda; Leyla ile Mecnun’un kavuşamamasında, onsra saklıdır. Yahut Sabahattin Ali’nin satır aralarında, özellikle de Kürk Mantolu Madonna’da Raif Efendi’nin sessiz sevgiye tutunmasında, onsra yankılanır. Bu duygu, sadece yaşanmaz; okunur, hissedilir, içselleştirilir.
Onsra, sevginin son hâlidir belki, ama aynı zamanda en duru, en temiz biçimidir. Çünkü sevgiye rağmen vedalaşmayı bilen yürekler, acı çekse de kirlenmez. Onsra, tam da bu yüzden, kalbin en mahrem köşesinde, saygıyla saklanır.
What do you think?
It is nice to know your opinion. Leave a comment.