“Bir halkın en derin çığlığı, bazen hiç ses çıkarmadığı zamandır.”
Bir Sessizlik Dalgası
Mart 2025… Türkiye bir sabaha daha buruk uyandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla birlikte, hem sokaklar hem de sosyal medya aynı soruyu fısıldıyordu: “Nereye gidiyoruz?”
Ve sonra, ilginç bir şey oldu. Sokaklarda yürüyen insanlar kadar, hiçbir yere gitmeyenler de konuşmaya başladı. “Alışveriş yapmama” çağrısıyla başlayan boykot, tüketim toplumunun tam kalbinde yankılanan sessiz bir protestoya dönüştü.
Bu sadece bir eylem değildi. Bir kültürün, yıllarca bastırılmış bir hafızanın yeniden ortaya çıkışıydı.
Protestonun Kökeni: Tarihsel Bir Yolculuk
Türkiye’de protesto kültürü yeni değil; ama sürekli şekil değiştiriyor. Biraz geriye saralım:
- 1968 Gençliği: Üniversite meydanlarından yükselen anti-emperyalist sesler.
- 1980 Darbesi: Bir neslin hem fiziken hem ruhen bastırıldığı yıllar.
- 1990’lar: Kültürel ve etnik hak mücadelelerinin yükselişi.
- 2013 Gezi Direnişi: Parktan başlayan bir isyanın, bir ulusun aynasına dönüşmesi.
Bugün yaşadıklarımız, bu tarihin devamı. Artık protestolar sadece sloganlarla değil; market poşetinin boş kalmasıyla, kahve içmemenin direnişe dönüşmesiyle varlık gösteriyor.
Güncel Kıvılcım: Ekrem İmamoğlu ve Alışveriş Boykotu
İmamoğlu’nun tutuklanması sadece bir siyasi olay değil; bir sembolün susturulma girişimiydi. Bu nedenle, yanıt da sadece politik değildi. Gençler, öğrenciler ve yurttaşlar alışveriş yapmayarak sistemin görünmez damarlarına bastı.
“Bu ülkede konuşmak cesaret, susmak ise yük oldu.”
— Bir protesto afişinden.
Bu boykotun özünde yatan şey şuydu: Biz alışveriş yapmıyoruz, çünkü her şeyimizi aldılar. Umudumuzu, adaleti, inancımızı… Ve şimdi, belki de onları geri almak için başka yolları deniyoruz.
Protestonun Dili Değişti mi?
Evet, değişti. Çünkü artık kelimeler bile suç unsuru sayılıyor. Bu yüzden insanlar yeni yollar buluyor:
- Mizahı protestoya dönüştürmek.
- Sessiz yürüyüşler düzenlemek.
- Dijital dayanışma zincirleri kurmak.
- Ekonomik sistemin çarklarını tıkamak.
Bunlar yeni neslin protesto biçimi. Belki sokaklar kadar görünür değil, ama bir o kadar etkili.
Bu Kültür Bizim
Protesto etmek, bu topraklarda sadece itiraz değil; bir kimlik. Her dönemde başka başka şekillere bürünse de, özünde aynı kalan şey var: Adalet arayışı.
Şimdi, bizden beklenen sadece bir tepki değil. Aynı zamanda bir kültürü yaşatmak. Gelecek nesillerin, bu ülkenin sokaklarında, kampüslerinde, meydanlarında kendini ifade edebilmesi için.
Çünkü bu topraklarda çığlıklarımız, sadece kulaklara değil; tarihe yazılıyor.
“Kimi zaman bir söz yetmez, ama bir sessizlik dünyayı sarsar.”
What do you think?
It is nice to know your opinion. Leave a comment.