Şimdi bir düşün: Bugün birini aramak istemiyorsun çünkü “rahatsız etmek istemezsin”, onun yerine mesaj atıyorsun. Mesajına cevap gelmiyor ama karşındaki kişi bir story paylaşıyor. Yine de kızamıyorsun, çünkü aynı şeyi sen de yapıyorsun. İşte modern ilişkilerin özeti bu: Sürekli iletişimdeyiz ama kimseyle tam olarak bağlantı kuramıyoruz.
Hadi gel, 2025 model insan ilişkilerini birlikte çözelim. Neden yalnız hissediyoruz, neden bağ kuramıyoruz ve neden artık “gerçekten sevmek” marjinal bir davranış gibi görünüyor? Buyur, ilişki anatomisine hoş geldin.
“Görüldü” Dönemi: Sessizlik, Yeni Red Cümlemiz
Artık birine direkt “seni istemiyorum” demeye gerek yok. WhatsApp, Messenger ya da DM sağ olsun, “görüldü” atmak yetiyor. Bu basit hareket, pasif-agresif ayrılıkların diplomasisi haline geldi. Kimse açıkça yüzleşmiyor; çünkü duygusal açıklamalar, duygusal olarak müsait olmayı gerektirir. Oysa biz 7/24 online olup duygusal olarak sürekli çevrimdışıyız.
Modern ilişki kuralı: Duygularını ifade etme, anlaşılamazsın. Beklentini söyleme, beklentisiz ol. Kırıldıysan sus, çünkü “drama yapıyor” derler.
“Seni dinliyorum” değil, “Sıran geçince ben anlatacağım”
İletişim artık bir fikir alışverişi değil; karşılıklı podcast yayını. İnsanlar senin ne hissettiğine değil, kendi hikâyelerini anlatacak uygun boşluğa odaklanıyor. Biri “çok kötü bir gün geçirdim” dediğinde bile karşındaki “ay benimkini duysan…” diyorsa, evet, artık empati değil, rekabet içindeyiz.
İnsanlar sadece anlaşılmak istiyor, ama kimse anlamaya gönüllü değil. Böyle olunca ilişkiler, iki yalnızın aynı cümle içinde birbirini es geçtiği sahnelere dönüşüyor.
Bağlanmak mı dedin? O da bir tür yazılım hatası gibi görülüyor.
Modern ilişkilerde sevgi göstermek “fazla duygusal”, ilgi göstermek “hızlı bağlanma sorunu”, aramak ise “boğuculuk” olarak yorumlanıyor. İlişkiler flört değil, adeta bir strateji oyunu. Kim daha az yazar, kim daha geç cevap verir, kim daha çok umursamıyormuş gibi görünür… Kazanan o oluyor.
Bu yüzden kimse “ilişki” kurmuyor, herkes “durum” yaşıyor. Arada sırada buluşuluyor, mesajlar arada cevaplanıyor, duygular ise hiç gündeme getirilmiyor. Çünkü gündeme gelirse sorumluluk çıkar, o da fazla mesai demek.
Sosyal Medya: “Seviyorum” değil, “Bakın nasıl seviyorum”
Eskiden biriyle el ele tutuşmak yeterdi, şimdi “el ele selfie” gerekiyor. Birlikte gülmek değil, o gülüşü TikTok’a koymak önemli. İnsanlar artık ilişki yaşamıyor, ilişki sunuyor. Karşındakini sevmekten çok, başkalarının “vay be ne çift” demesini önemsiyoruz.
Kural basit: Story’si olmayan aşk, gerçek sayılmıyor. Estetik değilse, romantik de değil. Paylaşmadıysan, yaşamamışsın demektir.
Toksik Pozitiflik: “İyi hissetmiyorsan, sorun sensin”
Modern ilişki dilinde üzülmek ayıp, kırılmak zayıflık, yalnız hissetmek ilgi açlığı gibi görülüyor. Dertleşmek yerine “negatif enerji yayma”, kırıldım demek yerine “enerjim düştü” diyoruz. Çünkü dürüst olmak, artık fazla çıplak kalmak gibi. Herkes “yük olmamak” adına içine kapanıyor ve ironik bir şekilde herkes aynı yalnızlığı yaşıyor.
Toksik insanlar değil, sağlıklı sınırlar bahanesiyle kaçanlar çağındayız. Ve kimse, bir duygunun sorumluluğunu almıyor. En kolayı: “Seninle enerjim tutmadı.”
“Arkadaşım çok ama kimseye yazamıyorum” Sendromu
Sosyal medya listeleri dolup taşıyor ama gece 2’de içini dökecek kimse yok. “Her zaman buradayım” diyen arkadaşlar, sadece doğum gününde hikâyene gif koyuyor. Gerçek dostluk, “beni ara” demeden arayanlardı; şimdi herkes yazılınca cevap veriyor, yazılmayınca sonsuza kadar susuyor.
Yani arkadaşlık artık aktif değil, reaktif. Kriz çıkarsa yardıma koşmak yok, sadece “gördüm çok üzüldüm” mesajı var.
Romantizm mi? O da Netflix dizilerinde kaldı.
Şu soruya dürüstçe cevap ver: En son ne zaman biriyle göz göze gelip sessizce oturdun, sadece orada bulunmaktan memnun oldun?
Muhtemelen ya hiç, ya da çok eskiden. Artık göz teması bile fazla “kişisel” geldiği için insanlar ekranlarına kaçıyor. Buluşmalarda karşındakini tanımaktan çok, kahvenin köpüğünün iyi çıkmasına odaklanıyoruz. Çünkü anı yaşamaktan çok, anı belgelemekle meşgulüz.
Bağlantı Kurduk Ama?
Modern çağda ilişkiler; çok fazla seçenek, sıfır derinlik, bolca kaçış, çokça gösteriş içeriyor. Kimse bağ kurmak istemiyor çünkü bağ kurmak; risk almak, yara alabilmek, sorumluluk taşımak demek. Oysa biz hep “kolay kaçış” arıyoruz.
Ama acı gerçek şu ki: Herkese erişebilmek, kimseye yakın olmak anlamına gelmiyor. Hepimiz iletişim içindeyiz ama anlaşılmıyoruz. Ve belki de bu yüzden bu kadar yorgunuz.
Modern insan ilişkileri artık “Wi-Fi güçlü ama ruh zayıf” düzeyinde. Birbirimize bu kadar yakınken, nasıl bu kadar uzak olabildik? Belki de sorun çok karmaşık değil: Gerçek iletişim zaman ister, çaba ister, samimiyet ister. Biz ise hız, kolaylık ve gösteriş istiyoruz. İşte bu yüzden çağımızın en çok kurulan ama en az hissedilen cümlesi şu:
“Ben buradayım ama aslında hiçbir yerdeyim.”
What do you think?
It is nice to know your opinion. Leave a comment.